Osteoporoz tedavisinde kullanılan ajanlar genellikle iyi tolere edilir ve oldukça etkindirler. Bisfosfonatlar ve RANKL inhibitörü denosumab gibi antirezorptifler en sık kullanılan osteoporoz ilaçlarıdır. Bu ajanlar postmenopozal osteoporozlu kadınlarda kemik mineral yoğunluğunu arttırırlar ve vertebral kırık (%40-70), vertebra dışı kırık (%25-40) ve kalça kırık (%40-53) riskini azaltırlar. Şiddetli osteoporozu ve yüksek kırık riski olan hastalarda, tek başına bisfosfonatlar kırıklara karşı uzun vadeli koruma sağlayamayabilirler. Bu hastalar için, ardışık tedavi, kemik yapıcı bir ajanla (teriparatid) tedaviye başlanması ve bunu antirezorptiflerin izlemesi daha iyi bir uzun vadeli kırık engellenmesi sağlayabilir ve osteoporoz tedavisinin geleceği için altın standart olmalıdır. Bir hasta için ilaç seçimi tamamen hastayı tedavi edecek klinisyene bağlıdır ve hastanın genel sağlık durumu, tedaviye uyumu, tedavi ajanı tercihi, tedavi ajanlarının risk/ yararları düşünülerek ve ülkelerin sağlık sistemi ve özel koşulları göz önünde bulundurularak, osteoporoz tanı ve tedavi kılavuzlarının önerileri doğrultusunda karar verilir
The drugs that are used in the treatment of osteoporosis are usually well tolerated and highly effective. Antiresorptive drugs, such as the bisphosphonates and the RANKL inhibitor denosumab, are currently the most widely used osteoporosis medications. These drugs increase bone mineral density (BMD) and reduce the risk of vertebral (by 40-70%), nonvertebral (by 25-40%) and hip fractures (by 40-53%) in postmenopausal women with osteoporosis. For patients with severe osteoporosis and high fracture risk, bisphosphonates alone are unlikely to be able to provide long-term protection against fracture and restore BMD. For those patients, sequential treatment, starting with a bonebuilding drug (e.g. teriparatide), followed by an antiresorptive, will likely provide better long-term fracture prevention and should be the golden standard of future osteoporosis treatment. The choice of medical treatment depends totally on the clinician who treats the patient and the decision is made according to the patient’s preferences, adherence to treatment, the health system of the country and the guidelines
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Ek |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Ekim 2019 |
Gönderilme Tarihi | 19 Ekim 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019Cilt: 58 Özel Sayı: 1 (Romatoloji) |